top of page

Göçle Gelen Sessizlik: Çocuklar Neden Anlatmaz?

  • Yazarın fotoğrafı: Kevser Çakmak
    Kevser Çakmak
  • 8 Tem
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 25 Tem


ree

Bir gün, 7 yaşında yeni göç etmiş bir çocuğun öğretmeniyle görüşme yaptım. Çocuğun sorulan sorulara cevap vermediğini, göz teması kurmadığını ve tamamen içine kapanmış durumda olduğunu söyledi. “Otizm spektrumunda olabilir mi?” diye endişelenmiş öğretmen. Sessizce düşündüm: “Bu sessizlik, dil bariyerinden, korkudan ve yaşadığı büyük değişimlerden kaynaklanıyor olabilir.” Öğretmenin ilk göçmen öğrenci deneyimi olduğunu öğrenince, çocuğu etiketlemeden-ve yine de endişeyi aklımda tutarak-göçmen olmak üzerine sohbet ettik biraz doğduğu şehirden başka yerde yaşamamış bu öğretmenle.


Göçmen çocuklar, yeni bir ülkeye, okula, dile ve çoğunlukla bambaşka bir kültüre adım attıklarında, çevreleriyle kurdukları iletişim ve davranışlarında belirgin değişiklikler gözlemlenir. Öğretmenlerin ve okul psikologlarının gözünden bakıldığında, bu çocuklar genellikle iki uçta belirirler: ya sınıfın en sessiz, içine kapanık çocuklarıdırlar ya da tam tersine, dikkat çekici şekilde huzursuz, agresif ya da uyum sağlamakta zorlanan çocuklar. Bu farklılıklar kimi zaman yanlış yorumlanır ve çocuklar “hiperaktif”, “itaatsiz”, “kabul etmeyen” veya “otizm spektrumunda” gibi etiketlerle karşılaşabilir. Oysa bu davranışların altında, büyük bir karmaşa içinde olan çocukların sessiz çığlıkları yatar.



Sessizliğin Arkasında Ne Var?


Göç süreci, çocukların hayatında köklü değişiklikler yaratır. Bu değişiklikler çocukların kimliklerini, aidiyet duygularını ve iletişim repertuarlarını yeniden şekillendirmelerine neden olur. Sessizlik ya da aşırı davranış, çocukların yeni dünyaya uyum sağlama çabalarının bir parçası olabilir. Ancak bu davranışların altında yatan nedenler çoğunlukla anlaşılmaz ve gözardı edilir.


Sessizlik genellikle şu üç temel kaynaktan beslenir:

  • Duygusal Yük: Göç, çocuk için ayrılık, kayıp, belirsizlik ve güvenlik duygusunun sarsılması demektir. Sevilen bir çevreden, alışılmış insanlardan ve tanıdık dil ortamından kopuş, kaygı ve korku yaratır. Bu duygusal yük, çocukların kendilerini ifade etme biçimlerini doğrudan etkiler.


  • Dilsel Yetersizlik: Yeni dilde kendini ifade etmek, duyguları anlatmak, ihtiyaçlarını dile getirmek zordur. Çocuk, dil engeli nedeniyle susmayı ya da beden dili ile ifade etmeyi tercih edebilir. Hatta kendi ana dilini bile kullanamadığı bir ortamda kendini tamamen ifade etmek imkânsız hale gelir.


  • Sosyal Konumlanma ve Kimlik Arayışı: “Burada ben az konuşmalıyım”, “Farklıyım, kabul görmüyorum” gibi düşünceler çocuğun sosyal etkileşimlerini sınırlar. Aidiyet duygusundaki zayıflık, çocuğu kendini geri çekmeye veya aşırı uyum sağlamaya iter.

Bu sessizlik, genellikle bir sorun olarak görülse de aslında çoğu zaman bir baş etme mekanizmasıdır. Sessizlik, çocuğun “Dünyayı anlamaya ve güvenli alanlar yaratmaya çalışıyorum” demesidir.



Sessizliğin Diğer Ucu: Davranış Problemleri


Öte yandan, bazı göçmen çocuklar ise tam tersi bir tepki verir; sınıf ortamında agresif, saldırgan, huzursuz ve kurallara karşı dirençli olabilirler. Bu davranışların altında da benzer psikolojik mekanizmalar yatar:


  • Kaygı ve Kontrollü Olamama: İçinde bulunduğu belirsizlik ve güvensizlik hali, çocuğun davranışlarının dışa vurumuna sebep olabilir.

  • Dil ve Sosyal Yetersizlik: İletişim zorluğu, duygularını sözlü ifade edememe, öfkeyi ve stresi davranış yoluyla dışa vurma eğilimi yaratır.

  • Dışlanma ve Yabancılaşma: Sosyal olarak kabul görmeme ya da kendini “farklı” hissetme, dışa dönük sorunlu davranışlara dönüşebilir.

Bu iki uç örnek, aslında çocuğun yaşadığı içsel sancının farklı yansımalarıdır.



Terapi ve Destek: Ne Zaman ve Nasıl?


Göç süreci çocuklar kadar ebeveynleri de derinden etkiler. Yeni iş, bürokrasi, maddi zorluklar derken ailelerin psikolojik enerjileri tükenebilir. Bu, çocukların da ruh sağlığını doğrudan etkiler. Eğer çocukta;

  • Uzun süredir uyku ve beslenme düzeninde bozukluk varsa,

  • Sosyalleşme ve oyun becerilerinde gerileme gözleniyorsa,

  • Okula gitmek istemiyor, direnç gösteriyorsa,

  • Duygusal dalgalanmalar, aşırı korku, öfke veya üzüntü hali varsa,

Profesyonel psikolojik destek almak önemlidir.


Terapiye Ne Zaman Başlanmalı? 


İdeal olan, göç öncesinde temasa geçip destek sağlamaktır. Bu, bir anlamda “sigorta” yaptırmak gibidir. Kriz yaşanmadan önce önlem almak, ileride yaşanabilecek derin travmaların önüne geçer.

Terapi süreci dilsel ve kültürel açıdan çocuğa uygun yöntemlerle şekillendirilmelidir. Oyun terapisi, sistemik aile terapisi, dil destek programları gibi yöntemler göçmen çocukların ihtiyaçlarına göre uyarlanabilir.

ree

Okul, Aile ve Psikolog İş Birliği

Göçmen çocukların ihtiyaçlarını en iyi karşılayabilmek için üçlü bir iş birliği şarttır:

  • Okul: Öğretmenler, sınıf ortamında çocukların davranış ve iletişimlerini gözlemler, uygun ortamı sağlamak için esnek ve duyarlı olmalıdır. Kültürel farklılıklar hakkında bilinçlenmeli, çocukları etiketlemekten kaçınmalıdır.

  • Aile: Çocuğun ev ortamındaki davranışları, duyguları ve deneyimleri hakkında bilgi vermeli, destekleyici ve sabırlı olmalıdır. Kendi psikolojik sağlığına da önem vermelidir.

  • Psikolog: Çocuğun ve ailenin ihtiyaçlarını değerlendirip, müdahale planı oluşturur; okul ve aile ile sürekli iletişim halinde olur.


Peki Ebeveynleri Olarak Biz Evde Ne Yapalım?


  • Sabırlı Olun: Çocuğun sessizliği ya da davranışları onun iç dünyasının karmaşık bir yansımasıdır. Zamanla ve uygun destekle bu durum değişebilir.

  • Dilin Ötesine Bakın: Çocuğun davranışını sadece sözlü iletişim olarak değil, beden dili, oyun ve duygusal tepkiler üzerinden de değerlendirin.

  • Güvenli Alanlar Yaratın: Çocuğun kendini ifade edebileceği, hata yapabileceği, destek göreceği alanlar sağlamak uyumu kolaylaştırır.

  • Kültürel Farklılıkları Anlayın: Çocuğun geldiği kültüre saygı göstermek, kimlik gelişimine destek olur.

  • Kendi Sağlığınızı Koruyun: Ebeveynlerin ruh sağlığı da çocukların iyileşme sürecini etkiler.



Göçmen çocukların sessizliği ve davranışları, anlaşılması gereken karmaşık ve çok boyutlu bir süreçtir. Sessizlik bir sorun değil; çoğunlukla çocuğun dünyayı anlama ve kendini koruma şeklidir. Önemli olan, sessizliğin ve davranışların arkasındaki hikayeyi duymak, anlamak ve bu hassas süreçte çocuklara, ailelere ve okullara uygun destek sağlamaktır.


Sessizliğin arkasındaki hikayeyi duymaya ve anlamaya hazır mısınız?

 
 
 

Comments


bottom of page